Af, bağışlamak, günahkâr kimse hakkında lâyık olduğu muâhezeyi, bir lutufkârlık olarak terk etmektir.
Müsâmaha ise, görmemezlikten gelmek, bir husûsta suûbetle (zorlukla) değil, rıfk-ı suhûletle (yumuşaklılık ve kolaylıkla) muâmele etmek mânâlarına gelir.
İnsanoğlunun beşeri hislerden tamamen tecrîdi (kurtulması) mümkün olmadığı için zaman zaman elinden bazı hatalar sâdır olmakta (çıkmakta) ve daha sonra pişman olup incittiği kimseden af talep etmektedir. Îmân sahasında kemâle ve fazîlette yüksek bir hale sâhip bulunan Müslümanlar af yolunu tercih etmelidirler.
Af ve müsâmahanın zıddı olan öfke ve intikam, nefsi emmâreyi tatmîn ederse de Rabbimizi râzı etmez. İslâm cezâyı meşrû görmekle beraber Mevlâmız bizlere affetmeyi telkin eder. Âyet-i Kerimeleri'nde meâlen şöyle buyurur:
"Kötülüğün karşılığı ona denk bir kötülüktür (bir misillemedir.) Fakat kim affeder ve uzlaşırsa mükâfâtı Allah'a âiddir." (Sûre-i Şûrâ 40)
Af yüce bir gâyeye vesiledir ki, bu gâye kalp kazanmak, insanlar arasında yakınlık meydana getirmektir. Müsâmaha gösteren müsâmahaya mazhar olur. Bu ise ferd ve cemiyeti huzur ve mutluluğa götürür. Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurur: "Eğer siz (küçüklerinize) müsâmaha gösterirseniz, (büyüklerinizden) müsâmaha görürsünüz."(Feyzü'l-Kadir, 1/512)
Tarih tekkîk edilecek olursa suçu affetmekle alâkalı pek çok vâkıâya tesâdüf edilir. Bilhâssa Peygamberlerin nezîh hayatları bu gibi fazîlet nümûneleri ile doludur. Allah'ı inkâr eden ve insana acıması bulunmayan nice kimseler, yine de ondan af ve müsâmaha ile muâmele görmüşlerdir.
İntikâmın zevki nihayet bulur. Fakat, affın neşvesi nihâyet bulmaz.
Ancak af her şeyi bağışlamak değildir. Affın, ölçüsü kaçırılarak suça teşvik edici bir hâle getirilmemelidir. Yine müsâmaha göstermek de, tekâsül, (tembellik) aldırmamak, vurdumduymazlık, dikkatsizlik şeklinde olmamalıdır.
Yapılacak en güzel iş: "Af cânibinde hatâ, ukûbette hatâdan efdaldir". Yani, afvederken hata etmek, cezalandırırken hataya düşmekten ehvendir. (Taşköprülüzâde, Mevzûâtü'l-Ulûm 1/97) kaidesini unutmadan ölçülü hareket etmektir.
Yeni yorum gönder